Bir yer, kişi ya da toplum için anlam taşıyorsa, toplum o yeri sadece maddi olarak dönüştürdüğü için değil hikayeleştirdiği içindir de. Hikayeleştirmek nesneleri ve yerleri “gerçek” varlıklara dönüştürür. Efsaneler en üst seviyede böyle bir güce sahiptir, çünkü efsaneler herhangi bir hikaye değil kurucu hikayelerdir, toplumun en temel yapıları için destek sağlarlar. Efsaneler, bir topografyanın gözlemlenebilen özelliklerini (bir taş, bir ağaç) hikayelerle örerek, birer anlatıya dönüştürerek, insanların yer ile bağlarını kuvvetlendirirler. Atölyede efsanevi anlatıları mekanın ve zamanın deneyimlenişi üzerinde (bu deneyimi çoğaltmak suretiyle) etkisini gösteren bir edim/performans olarak keşfederiz. Atölyede, anlatıların mekanları nasıl bir oluş halinde sürekli yeniden ürettiğini, çoğalttığını, genişlettiğini, yavaşlatıp hızlandırabildiğini, farklı ivmeler kazandırdığını keşfederiz. Mevcut anlatıları araştıracağız, eskizler yapacağız, yeni anlatılar kuracağız, onları yerleştirme ve performanslar yoluyla mekanlaştırırız, yerleştiririz. Atölye kapsamında hikayeler toplamak amacıyla Efes Antik Kenti’ne gezi düzenlenir.